- Dr. Cihat ile Alternatif Tıp Yöntemleri
- 07.01.2024
Yükleniyor...
Yunanca “phytos” (bitki) ve “therapeia” (tedavi) kelimelerinin birleşimiyle kelime dağarcığımıza girmiştir. Fitoterapi; bitkilerin çay, şurup veya tablet gibi farmasötik şekillerde sağlığı korumak ve tedavi amacıyla kullanılmasıdır. Fitoterapi alternatif bir tedavi yöntemi değildir. Sağlığın korunması ve tedavi edilmesini hedefleyen bir tamamlayıcı tıp uygulamasıdır. Fitoterapi, rasyonel ve kanıta dayalı bir tedavi yöntemidir. Fitoterapide biyolojik etkilerden hangi etken madde veya madde grubunun sorumlu olduğu somut olarak kanıtlanmıştır.
Geleneksel bitki şifacılığından farmakolojik çalışmalar ve biyomedikal araştırmalarla ayrışır. Fitoterapi kavramı Dr. Henri Leclerc tarafından ilk kez 1913’te kullanıldı. Dr. Leclerc ilk kez 1922’de “Fitoterapi El Kitabı” adlı bir kitap yayınladı. Fitoterapi terim olarak 1934 yılında İngiliz Bitki Bilimi ve Homeopati Uzmanı Eric Frederick William Powell tarafından İngilizce’ye girmiştir ancak bu kavram İngilizce’de çok daha sonra kabul görüp yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1960 yılında ise Alman Bitki Bilimi Uzmanı Dr. Rudolf Fritz Weiss fitoterapi ile ilgili bir kitap yayınlamıştır. 1987’de Farmakognozi uzmanı Fred Evans’ın çıkardığı “Phytotherapy Research” adlı dergi bu alanda önemli bir adım olarak tarihe geçmiştir. Daha sonra yayınlar çoğalmıştır.
Fitoterapi uygulaması tüm dünyada farklılıklar gösterir diyebiliriz. ABD’de bitkisel ürünler diyet takviyeleri olarak sınıflandırılır. Güney Kore ve Japonya gibi bazı ülkelerde, kanıtlanmış fitoterapi ürünleri sağlık sigortası kapsamındadır. Çin, Hindistan ve Nepal gibi çok nüfuslu ülkelerde bitkisel tıp ürünleri daha geniş sigorta kapsamına alınmıştır. Ancak pek çok ülkede bu tip ürünler sağlık sigortası programlarına dahil değildir. Avrupa Birliği ülkelerinde durum değişkenlik gösterir. Fitoterapide kullanılan ürünler, belirli rutin prosedürler çerçevesinde endüstriyel olarak üretilirler. Belirli standartlar takip edilir.
Her bitkide yüzlerce bileşen bulunur. Bu bileşenlerden primer metabolitler proteinler, karbonhidratlar ve yağlar besleyici özellikleri ile sağlığımız desteklerken, sekonder metabolitler olarak adlandırılan bileşenler ise sağlığın korunması ve tedavide destekleyici rol oynar. Bu nedenle bitkiler sağlığımız için önemli kabul edilir. Bitkisel ürünlerin etkinlikleri bilimsel olarak kanıta dayandırılır. Ancak riskli durumlar görülebilir. Bitkiler besin ve ilaçlarla etkileşime girebildiği için riskler doğabilir. Bitkisel takviyeler almadan mutlaka doktora veya eczacınıza danışın.
Öksürük, boğaz ağrısını giderme, balgam söktürücü, ağrı hafifletme, böcek sokmalarını iyileştirme, gibi sorunlar yüzlerce yıldır fitoterapi uygulamaları ile doğal olarak tedavi edilir.
Özellikle mide ve bağırsak şikayetlerinde, baş ağrısı ve migrende, solunum yolu hastalıklarında, cilt problemlerinde, tansiyon, sinir sistemi hastalıklarında, kadın ve üriner sistem hastalıklarında, kanserler ve diyabet hastalığında fitoterapik uygulamalar anlamlı yararlar sağlayabilir. Hastalık tedavisine ek olarak fitoterapi hastalıklardan korunmak için uygulanır. Bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi, enfeksiyonlara eğilimin azaltılması, kanserleşmenin önlenmesinden sorumlu çok sayıda yararı olan bitkisel bileşen mevcuttur.
Fitoterapi yöntemleri her birey için farklılık gösterir. Kişinin genel sağlık durumu, kan parametreleri, yaşı, kronik bir hastalığının varlığı, ilaç kullanma durumu, vücut yapısı ve hastalık derecesi farklı olabildiğinden kişiye özel tedavi planı çıkarılır. Nitekim bitkilerle tedavi anlamına gelen fitoterapinin eczacılığın bir ileri uzmanlık dalı olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla fitoterapi uygulayan kişilerin bu alanda bilimsel bir eğitim almış olması şarttır. Fitoterapi uygulamasında kullanılan yöntemlerde bitki krem, losyon, merhem olarak topikal olarak uygulanabilir. Ağız yoluyla ilaç veya ekstraktlar şekliyle alınabilir, çayı yapılarak tüketilebilir. Elde edilen yağı yüzeysel olarak masaj le uygulanabilir, doğrudan bir besin şeklinde tüketilebilir.
“Fitoterapi nasıl uygulanır?” sorusu bir yana fitoterapide sıklıkla özlerinden faydalanılan bitkilere göz atalım…
Arnika bitkisi, kuvvetli bir iltihap giderici etkiye sahiptir. Yan etkileri sebebiyle dahili olarak kullanılması önerilmez. Ancak haricen merhem olarak burkulmalar, morarmalar ve şişliklere karşı masaj yapılarak uygulanır. Eklemlerde kireçlenme (osteoartrit) sorunu yaşayan kişilerde haricen kullanıldığında ağrı ve şişlik gibi şikâyetlerini gözle görülür bir düzeyde azalttığı kanıtlanmıştır.
Öküzgözü çiçeği olarak bilinen calendula bitkisi, yanık, güneş yanığı ve yaraların iyileşmesinde destekleyici olarak tercih edilir. Calendula çiçeklerini taşıyan merhemler, hem ağrı kesici hem de antiseptik özellikte olup iyileşme süresini de kısaltır.
Anti-inflamatuar, anti-bakteriyel ve spazm çözücü olan papatya, çok yönlü bir bitkidir. Güvenilir papatya türünü seçmek en önemlisi. Burada bahsedilen papatyanın Alman papatyası (Matricaria recutita) olması önemli. Papatya çayı; sadece soğuk algınlığı, mide-bağırsak kasılmaları, mide ülseri, gastrit ve mide ekşimesine karşı değil, diş eti iltihabı ve bademcikler üzerine de etkilidir. Papatya çayı, yanıkların, sıyrıkların ve sivilcelerin haricinde tedavisinde de destekleyici olabilir. Ancak papatya çayının etkisinden faydalanmak için kaynatılmaması gerekir. Kapaklı bir fincan ya da demlik içerisine bir poşet atıp üzerine kaynatılmış sıcak içme suyu ekleyip 10 dakika demledikten sonra içilmesi gerekir.
Hindiba yaprakları, karaciğer dostudur ve karaciğer hasarlarından koruyucu etkisi vardır. Detoks etkisi yaratan karahindiba bitkisi, safra söktürücüdür, sindirimi uyarır ve diürezi iyileştirir. Yağlı öğünlerden sonra sindirimi kolaylaştırmak üzere çay halinde kullanılması faydalıdır.
Kokusuyla pek çok farklı endüstride kullanılan lavanta, güçlü bir şifalı bitki olarak kabul edilir. İçerisindeki linalool ve linalil asetat bileşenleri lavanta çiçeği ve uçucu yağına o güzel kokuyu verir. Bu iki bileşenin uykuya dalmayı kolaylaştıran, yatıştıran ve kaygıyı azaltıcı etkileri bulunur. Aromaterapi uygulamalarında hem masaj yoluyla hem de solunumla (nebulizör, gibi) kullanımı yaygındır. Gerilim tipi baş ağrılar, migren ağrıları için lavanta ekili bir bitkidir.
Gerginlik durumlarında sakinleştirici bir özelliği olan melisa, oğulotu olarak da bilinir. Sıklıkla limonotuyla karıştırılsa da ikisi de çok farklı iki bitkidir. Hafif ve orta derecede sinir sistemi sorunlarının giderilmesinde çok etkili ve güvenilir bir bitki olan melisayı, akşamları yatmadan önce içerseniz günün stresinden kurtularak rahat bir uykuya geçersiniz. Ayrıca melisa çayı, gün içerisinde farkında olmadan maruz kaldığımız radyasyonun zararlı etkilerini vücudumuzdan uzaklaştırılmasını da sağlayacaktır.
Biberiye çiçeklerinin tüketilmesi mide sorunlarını ve soğuk algınlığını giderir. Ayrıca hafızayı güçlendirmede ve konsantrasyonu arttırmada etkilidir. Romatizmal hastalıklara karşı da yardımcı olabilir. Uçucu yağının (kokulu bileşenlerinin) algılamayı ve davranışları değiştirdiği gözlemlenmiştir. Biberiye yapraklarının kurutulup baharat olarak kullandığımız miktarlarının kişilerde “düşünme hızını” belirgin bir şekilde artırdığı kanıtlanmıştır.
Hazımsızlık şikayetlerinde ve iştah kaybında destekleyicidir. Soğuk algınlığında terleme nöbetlerini azaltır. Ada çayı, içerdiği uçucu bileşenler sayesinde ağız ve boğaz iltihaplarında (bakteri, mantar, virüs ) etkili olduğu bilinen bir bitkidir. Çay şeklinde hazırlanan ada çayı ile hazırlanan gargara farenjit, jinjivit (diş eti iltihabı) gibi hastalıkların tedavisinde oldukça etkilidir.
Ülkemizde özellikle ülser ve yara tedavisindeki etkisi sebebiyle kullanılır. Yaralanmalar, yara izleri ve yanıklar deyince akla hemen sarı kantaron gelir. Türkiye’de sıklıkla yağı kullanılan sarı kantaron, özellikle yara izlerini gözle görülür şekilde iyileştirip yok eder. Ancak dünyada popüler olan kullanılışı depresyon tedavisidir. Sarı kantaron, hafif ve bazı orta derecede depresyon tedavilerinde etkilidir. Ancak sarı kantaronun bazı ilaçlar (kalp ilaçları, depresyon ilaçları ve siklosporin, antikoagülan etken maddeli ilaçlar) ile etkileşmesi nedeniyle mutlaka bir uzman görüşü alınmalıdır. Özellikle organ nakli hastalarının kesinlikle sarı kantaron içmeleri önerilmez.
Kekik yemeklere lezzet vermekle kalmaz aynı zamanda sağlık için de son derece önemli. Dünyadaki en büyük ihracatçı ülkelerden biri de Türkiye’dir. Kekik aynı kokuya sahip diğer bitkilerle karıştırılmamalıdır. Kekik tiplerinden oregano türünün uçucu yağı ve çayının kötü kolesterolün (LDL) oksitlenmesini önlediği araştırılmıştır. Bu oksitlenme ile damar sertliği riski artar. Yani yüksek kolesterolü olan kişilerin kekik çayı demleyerek içmeleri yararlı olabilir. Ancak kekik çayında uçucu yağın tansiyon yükseltici etkisi bulunur. Dolayısıyla yüksek tansiyon hastalarına kekik çayı önerilmez.
Hazımsızlık, hafif spazm ve gaz şikayetlerini gidermek için civanperçemi tüketilir. Safra ve karaciğerin şikayetlerinde tüketimi tavsiye edilir. Özellikle adet dönemlerinde sancı ve ağrıyı hafifletmek amacıyla kullanılan civanperçemininin bu dönemlerde çay halinde içilmesi önerilir.
Fitoterapi, homeopatiden farklıdır. Fitoterapi hastalığı tedavi etmeyi amaçlar veya tedavi sürecine destek olur. Homeopati ise hastalığı değil, hastayı tedavi eder. Homeopatide bitkiler ciddi oranda seyreltilerek kullanılır. Ayrıca hayvansal, mineral ve diğer bileşenlerin de homeopatide yeri vardır. Sadece bitkilerin kullanıldığı fitoterapide ise bitkiler büyük oranda seyreltilmeden kullanılır.
Yorumlar:
Yorum Yazabilirsiniz.